Sonuçların Değerlendirilmesi ve Öneriler

1980’lerin başından itibaren küreselleşme dinamiklerinin ivme kazanmasıyla birlikte bazı küresel eğilimler ve kavramlar öne çıkarken, mevcut bazı kavramların içeriği değişti veya yeni kavramlar eskilerinin yerini aldı. Örneğin, bu dönemde salt büyümeye endeksli kalkınma mantığı yerine, “çevreye duyarlılığı”, “insan odaklı gelişmeyi” ve “yaşam kalitesini” esas alan yaklaşımlar giderek daha fazla gündeme oturdu.

Küreselleşmeyle ortaya çıkan bir diğer değişim, planlama uygulamalarında görüldü. Ulusal düzeyde olan zorunlu planlama yerini, yerel ve bölgesel düzeylerde, katılımcı bir anlayışla hazırlanan ve uygulanan planlara bıraktı. Türkiye’de ise, (yalnızca kamu kesimi için zorunlu) 5 Yıllık Kalkınma Planları devam etmekle birlikte kurumsal, bölgesel ve kentsel düzeyde stratejik planlar da gündemde yerlerini aldılar.

Çeşitli küresel sorunlar arasında “çevre” ön plana çıktı ve böylelikle “sürdürülebilirlik”, “tek dünya”, “yaşanası kentler” gibi kavramlar oluştu. Bu dönemde, küresel kent nüfusu ilk defa kırsal nüfusu geçti ve kentler hem bu nedenle hem de taşıdıkları dönüştürücü dinamikler nedeniyle ön plana çıktılar. Bu da beraberinde, “kentsel bölgeler” ile ilgili yeni yönetim yaklaşımlarını gündeme getirdi.

Bütün bu değişimler olurken, mevcut yönetim sistemlerinin yeterince hızlı olmayışı, denetimde eksiklerin olması, hizmet odaklı olmada yaşanan aksamalar ciddi bir darboğaz oluşturdu. Yönetişim kavramının önemi, tam da bu ortamda ön plana çıktı. Önce küresel finans kuruluşları tarafından gündeme getirilmekle birlikte, ilerleyen dönemlerde 2001 tarihli Beyaz Kitap sonrasında Avrupa Birliği, iyi yönetişim kavramını bütün uygulamalarında esas almaya başladı. Böylelikle, kavramın kullanımı ivme kazandı. Toplumun bütün kesimlerinin yerel, ulusal ve küresel sorunların çözümü için, bir ortaklık anlayışı içinde harekete geçirilmesini amaçlaması; bunu yaparken şeffaf, hesap verebilir, katılımcı, adil ve tutarlı (insicamlı) bir yöntemi benimsemesi, iyi yönetişim yaklaşımının yaygınlaşmasını sağladı. Zaman içinde çözümlenmesi gereken sorunların hem küresel ve ulusal, hem de giderek yerel düzeyde ele alınmasının gerekliliğinin anlaşılması, yerel yönetimlerin önemini arttırdı. Aynı zamanda yerel yönetimlerin sorumluluklarını da genişletti.

Değerlendirmenin Nedenleri

Gün geçtikçe vatandaşların, sivil toplum kuruluşlarının (STK’ların), işletmelerin, kişilerin, kurumların ve kuruluşların belediyelerden beklentileri artıyor. Değişik sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyleri ile bu beklentiler yerel düzeyde farklılıklar gösteriyor. Belediyelerin değişen koşul ve beklentileri ile beraber, rollerini en etkili ve demokratik şekilde gerçekleştirmeleri “katılımcı ve veriye dayalı yönetme” anlayışının gelişmesinden geçer. Kapsayıcı demokrasi, sürdürülebilir kalkınma ve artan yaşam kalitesi gibi hedefler, ancak demokratik yönetişim kültürünün ve güven ikliminin yerelde vücut bulması ve işlemesi ile yakalanabilir. Yaşam kalitesinin geliştirilmesinin ve sürdürülebilir kalkınmanın temeli “kurumlarına güven duyulan bir toplum”un varlığıyla atılabilir.

Belediyelerin yönetim sürecinden sorumlu demokratik ve yasal aktörler; belediye meclisi, belediye başkanı, belediye encümeni, birim amirleri ve diğer çalışanlardır. Yönetimin kalitesi, bu aktörlerin karar alırken, kaynakları kullanırken, hizmet sunarken iyi yönetişimi içselleştirme düzeylerine ve kurumsal işleyişi güçlendirmelerine bağlıdır. Yerel demokratik yönetişim anlayışı, yönetim sürecinin güvene dayalı, kapsayıcı, adil, etkili ve verimli olmasını sağlayan şeffaf, hesap verebilir ve tutarlı bir iklim ile ölçümlenir. Bu iklimin merkezinde iyi yönetişime uygun bir yapının kurgulanması, bu yapının etkin uygulamalarla davranışlara yansıtılması, tüm uygulamaların entegre edilmesi ve ölçümlenebilmesi bulunur. Ölçümlerin sonuçlarından gerekli dersleri çıkarmak suretiyle yapının sürekli iyileştirilmesi ve gelişime kaynak ayrılması ise kurum içi öğrenme döngüsünü tamamlar. Özetle, kurum içinde öğrenme döngüsünün tetiklenmiş olması, sürekli gelişimi sağlar.

Belediye Yönetişim Karnesi Projesi, İstanbul’daki İlçe Belediyeleri’nin süreçlerini, iyi yönetişim iklimi ve öğrenme döngüsü açısından, vatandaş bakış açısıyla analiz etmek ve değerlendirmek amacıyla yürütüldü. Uluslararası yönetişim ilke ve yaklaşımları ile uyumlu, Türkiye’deki mevcut mevzuatı göz önünde bulunduran ve ölçmek suretiyle sürekli gelişime açık olan bu model, vatandaşlar başta olmak üzere farklı kişi ve kuruluşlar için önemli bir yönlendirme ve öğrenme aracı niteliği taşıyor. Ortaya koyduğumuz inceleme kriterleri, belediyelerde iyi yönetişimin farklı alan ve süreçlerde nasıl kullanılabileceğine dair bir uygulama örneğini yansıtıyor. Egemenliğin kaynağı olan vatandaşların belediyeleri değerlendirmesini merkezde bulunduran Belediye Yönetişim Karnesi Modeli©, en başta aktif vatandaşlığı destekliyor. Bununla birlikte, STK’lar, muhtarlar gibi diğer paydaşların da yönetime katılım süreçleri ve demokratik sivil denetimleri için de yöntemleri ve örnekleri paylaşıyor.

İstanbul’daki 37 İlçe Belediyesi, söz konusu yöntem ve göstergeler ışığında, İnternet üzerinden kamuya açık bilgiler ile analiz edilmiştir. Stratejik Plan yapma zorunluluğu bulunmayan Adalar ve Şile Belediyeleri analiz kapsamı dışında tutulmuştur. Sabancı Üniversitesi işbirliğiyle gerçekleştirdiğimiz “Bilgi Edinme Hakkı”na yönelik olan proje kapsamında toplanılan veriler de analize dâhil edilmiştir. Bunlara ilaveten, muhtarların bağlı bulundukları belediyeleri değerlendirdiği anket sonuçları ayrıca raporlanmıştır. Elde edilen bütün veriler ve bunların analizleri sonucunda belediyelerde iyi yönetişimi ölçme ve değerlendirme imkânı oluşmuştur. Araştırma sonuçlarının, başta İstanbul olmak üzere, Türkiye’deki tüm belediyeler için gelişim fırsatı sunmasını umuyoruz.

Sonuçlar ve Öneriler

5393 no’lu Belediye Kanunu’nun 41. maddesi gereği, belediyelerin yereldeki koşullara ve sosyal grupların ihtiyaçlarına uygun hizmet sunmaları beklenir. Sunulan hizmetlerin, insan haklarına uygun, tarafsız ve merkezi yönetimin politika ve planları ile uyumlu olması gerekir.

Bu çerçevede, belediyelerde iyi yönetişim iklimini, farklı süreçler bazında ve öğrenme ortamı açısından inceledik. İyi yönetişim ilkelerinin her birini, belediyelerdeki karar alma, kaynak kullanımı, hizmet sunumu süreçleri ve denetim, danışmayı da içeren kurumsal işleyiş açısından değerlendirdik. Belediyelerin kendilerinden beklenen misyon ve hedefleri iyi yönetişim doğrultusunda gerçekleştirebilmeleri açısından incelediğimiz ilk süreç, karar alma sürecidir. İkinci olarak, bu karar ve hedeflerin gerçekleşmesi için gerekli olan kaynakların tahsisi ve kullanımına yönelik aşamaları içeren kaynak kullanımı sürecinin iyi yönetişim ilkelerine uyumunu değerlendirdik. Üçüncü olarak, hedeflerin ve kaynakların yansıdığı hizmetlere ilişkin süreçlerdeki yönetişim ortamını analiz ettik.

Tüm bu süreçlerin etkin ve verimli olarak gerçekleştirilebilmesi ise ancak gelişime açık bir kurumsal işleyişin varlığıyla sağlanır. Bu noktada, denetim ve danışma aşamalarını da içeren kurumsal işleyişi, iyi yönetişim açısından inceledik.

Yukarıda bahsettiğimiz yaklaşım ışığında geliştirdiğimiz Belediye Yönetişim Karnesi Modeli© ile yaptığımız incelemelerde ortaya çıkan dört temel bulgumuz şu şekilde özetlenebilir:

Veri temelli, katılımcı, entegre ve sürekli öğrenen yönetim anlayışının benimsenmesi, yerel yönetimlerde iyi yönetişim kültürünü güçlendirecektir. Ayrıca, tüm belediyelerin şeffaf bilgi paylaşımını ve hesap verebilirlik bakış açısını edinmeleri noktalarında, gelişime açık yönlerinin bulunduğu anlaşılmıştır.

Emeritus Prof. Dr. Korel Göymen, Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, Doç. Dr. Erbay Arıkboğa, Enver Salihoğlu

Emeritus Prof. Dr. Korel Göymen ile Araştırmanın Bulguları

“Katılım boyutunda, genellikle umut verici gelişmeler olmasına rağmen yapılabilecek çok şeyin de olduğu sonucuna vardık.”

Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu ile Ölçüm Yöntemi

“Belediyelerde hizmet üretimi, buna ilişkin kararlar ve bu hizmetten etkilenenlerin verdikleri tepkileri iyi yönetişim ilkeleri kapsamında oluşturduğumuz göstergeler ile ölçümleyerek bir araştırma yaptık.”

Doç. Dr. Erbay Arıkboğa ile Yerel Yönetimler

“Kendi ürettiğimiz ve geliştirdiğimiz bir yaklaşımla yönetişim ilkeleri ve yönetişim süreçleri bağlamında bir değerlendirme yaptık…”

Enver Salihoğlu ile Yerel Yönetim Mevzuatı

“Özellikle 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra, iyi yönetişim bakımından belediyelerimizde ciddi yapılanma baş gösterdi. Katılımcı bir belediye yönetiminde muhtarların da önemli görevleri bulunuyor.”

Sonuçların değerlendirilmesi ve öneriler hakkında daha detaylı bilgi için, “Vatandaş Bakışıyla” İstanbul İlçelerinin Belediye Yönetişim Karnesi yayınımızı okuyabilirsiniz.